Oyunları Neden Sevdiğimizi Tekrar Bir Hatırlamaya Mı Çalışsak?

Günümüzde tüketim çılgınlığı öyle bir boyuta ulaştı ki, artık keyfine yaptığımız aktiviteler bile angarya haline gelmeye başladı. Her gün login olmalıyım, aman diğer oyunculardan geri kalmayayım, şunu elde etmek için şimdi bunu kasmam gerek… Öyle bir telaş içerisinde bir oyundan diğerine atlıyoruz ki, durup çiçekleri koklamak aklımıza bile gelmiyor artık çoğu zaman.
Ve şu noktada bu sadece bizi değil, sosyal oyun çevremizi de etkiliyor artık. Firmalar da oyuncular da “bir sonraki büyük şey”i kovalıyor. O şey bir şekilde elimize geçtiğinde kana susamış bir vampir gibi içeriğini tek fırtta tüketip sonra kenara fırlatıyoruz. Bir de utanmadan “Yeterli içerik yok bunda ya” falan diye söyleniyoruz üstelik. Ya da ufak tefek şeylere takılıyoruz, “Oyunda hırsızlık yokmuş!” diye dünyanın en kötü oyunu ilan edenler var mesela. Sunduğu başka şeylerde ne kadar etkileyici ya da büyük olduğunun hiçbir önemi yok o noktadan sonra; tek bir şey olmadığı için gözünde bitti gitti çoktan.
Diyorum ki… acaba oyunları neden sevdiğimizi tekrar bir hatırlamaya mı çalışsak? Bir sonraki oyununuzda bir durup çevreyi inceleyin, yaldır yaldır görevlere koşturmak yerine bir duraksayıp içinde bulunduğunuz dünyanın havasını içinize çekmeyi deneyin. Bırakın alınmadık başarımlar beklesin; yapılmadık görevler bir yere kaçmıyor sonuçta. (Genellikle!) Bunu hemen bitirip tozlu raflara kaldırmaktansa bir tadına bakmayı deneyin önce. Sırf karın doyursun diye çiğnemeden lokmaları yutmaya benziyor çünkü bu.
Leon’un oyun alışkanlıklarını gözlerken bu durumun biraz daha net farkına varmaya başladım. Astro Bot oynarken benim 30 saniye bile harcamadığım bir platformda 1 saat boyunca kendi kendine eğlendiğinde durup bir düşündüm de… Biz de böyleydik ya eskiden? Super Mario Bros.’ta bıkmadan, usanmadan 1-1’i oynayışımızı hatırlıyorum mesela. Ya da Tomb Raider 2’deki sualtı sekansında köpek balığına yem olup nefesimiz bittiği için geçemediğimiz bölümün nasıl geçileceği hâlâ hafızamda kazılı durumda. Ama bu ay oynadığım herhangi bir oyundan bir bölümü sorsanız muhtemelen hatırlamam ne yapılması gerektiğini. Hatta aklıma kendini kazımış istisnalar dışında bazen “Bu oyunda böyle bir şey mi vardı ya?” dediğim bile oluyor bazen yakın zamanda oynadığım bazı oyunlarda.
Biliyorum, işi oyun incelemek olan birinden gelince garip kaçıyor belki ama… belki de “en çok oynayan, her şeyi oynayan” olmak yerine az ama öz oynadığımız o günlere geri dönmek lazım.
Problem sadece yeni çıkan oyunlarda değil çünkü sanki…